Keçenin ana malzemesi yündür. Genelde koyun yünü kullanılır, ama
deve tüyü ve alpaka yünleri de kullanılır. Koyunların yünlerinin çeşitleri çok
fazladır. Bölgeye ve yedikleri otlara göre kalitesi değişir. Yapacağımız projeye
göre yün seçmekte fayda vardır.
Yün doğal bir malzeme olduğu için, çok faydalıdır. Evde
kullanıldığında odadaki nem oranını düzenler. Çok nemliyken, nemi alır, çok kuru
bir hava varken de ortama nem ekler. Çalışma sırasında da yünlere dokunmak,
okşamak insanı çok sakinleştirir. Özellikle çok hareketli çocuklar yün ile
çalışırken sakinleşirler.
Keçe yapımı çok eski bir uğraştır.
İlk keçelerle ilgili değişik
hikayeler var. Nuh’un gemisinde postu olan hayvanlar küçük bir yerde oldukları
için ve denizde sallandıkları için, stresten postlarını atarlarmış. Yerlerde
ıslanan yünlerin üstüne bastıkça keçeleşmeye başlamış. İçinde de yedikleri ot
parçalarından desen çıkmış. Hayvanlar gemiden çıkarken, dünyanın en güzel keçe
halısını geride bırakmışlar….
Eskiden at binerken, yumuşak oturabilmek için atın sırtına yün
serpilirdi. Ter ile hareket bu yünleri keçeleştirirdi. Kuzey ülkelerinde ise,
tahta ayakkabılar içine koyarlarmış daha rahat olsun diye, yine ter ve hareketle
beraber keçeleşirmiş.
Kuzey ülkelerinde botlar bile yazın serin kışın sıcak tutan
keçeden yapılırdı. Su geçirmez olduğundan Orta Asya’da çadırlar ve halılar için
de kullanılır.
Günümüzde hala geleneksel keçe yapan atölyeler vardır. Son
yıllarda keçe hobi olarak da keşfedildi. Artık yünleri temiz ve taranmış olarak
bulunabiliyor.
Böylece evde de keçe yapılabilir.
İki çeşit keçe yapımı vardır. Biri ıslak keçe yöntemi ve diğeri
iğne ile yapılan keçelerdir. Islak keçe daha sağlam olur. Keçe iğnesi ile
yapılan eserler daha çok süs amaçlı yapılır. İkisi bir arada da kullanılabilir.
Daha detaylı süsleme yapabilmek için ıslak keçenin yanına kuru keçe de
kullanılabilir.
Keçe yapımı sabır ister, ama çok keyifli bir
uğraştır.
Diğer kumaşların aksine, keçe, kösele şerit ve parçaların
birbirine geçmesinden değil, yün liflerinin kaynaşmasıyla ve birlikte
dokunmasıyla elde edilir. Çünkü keçenin esasında yün vardır ve kumaşlar arasında
önemli bir yere sahiptir. Bunun nedeni de sıcak tutması, sıcağı koruması ve su
geçirmemesidir. Bu da standart yaşamın değişmeyen parçası özelliğini taşır. Keçe
ilk olarak Çinliler tarafından “kabileye ait veya vahşi bir madde” olarak
tanınmıştır, çünkü Orta Asya’nın eski kabilelerinde, keçe birçok şey için
kullanılıyordu, elbise yapımından örtünmeye kadar.
Kısaca Keçe Yapımı
Kırpılmış ve yıkanmış hayvan yünleri ayrıldıktan sonra
boyanıyor. Yarı keçeleşen plakalar haline geldiğinde sıcak su ve sabunla
sıkıştırılıp dövülüyor. Parçalara ayrılıyor ve motifler çıkarılıyor. Motifler
hasır üzerine seriliyor. Tekrar dövülüyor ve yıkanıyor. İlk yün kumaşları 3.
yüzyılda Anadolu’da görülüyor. 10. yüzyıldan itibaren ise Selçuklular’ın Asya
keçesi çıkıyor.
Keçenin Tarihteki Yeri
Keçe, M.Ö. 3. yüzyıldan başlayarak, Asya’da yaşayan göçerlerin
yaşamında çok önemli bir yer tutuyordu. Asya göçerleri için keçe yalnızca
ihtiyaç duydukları değil, aynı zamanda inançlarını, mitolojilerini yükledikleri,
hatta tapındıkları bir üründü.
Asya keçesi, 10. yüzyılda göçerlerle birlikte Anadolu’ya geldi.
Ancak, Hititler’de 3-5. yüzyıllarda keçenin varlığını gösteren mezar
buluntularına da rastlanıyor.
Hıristiyanlıkla bir arada yaşayan keçe, yarı göçer bir toplumun
oluşmaya başladığı süreçte İslamiyet’le tanıştı…
Müslüman misyonerlerle
birlikte keçe de Balkanlar’ı, Kuzey Afrika’yı ve Orta Avrupa’yı
gezdi.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde saray, ürün standartlarını
denetliyor ve ustalara belirlediği yüksek standartlara uygun keçeler sipariş
ediyordu.
Şamanizm döneminde keçe gündelik yaşamda çok önemli bir yere
sahipti. Tapınma unsuru olarak kullanılıyordu. Şaman’ın kostümü ile fal bakmak
için kullandığı objelerin çoğu keçeden yapılıyordu.
Eski Türkler’de Kağan’ın taç giyme töreninde keçe çok önemli bir
yer tutardı. Kağan ak keçeden yapılmış bir seccadeye oturtulur ve seccadeyle
birlikte havaya atılarak iktidarı pekiştirilirdi.
Türk el sanatlarının en eski tekniklerinden biri olan tepme
keçecilik Orta Asya’dan 11. yüzyılda batıya göç eden Türkler tarafından diğer
sanatlarla birlikte Anadolu’ya gelmiş, günümüze kadar ulaşmıştır.
Türklerin günlük yaşamında önemli bir yeri olan “keçe” sözcüğü,
“kidhiz / kidiz / kiz / kiiz / kiyiz” şeklinde adlar almıştır. Kullanılan bu
tekniğin ilk örnekleri Uygur dönemine ait örneklerde görülmektedir. Tepme keçe
veya fabrikasyon olarak üretimi yapılan keçe yapımında, koyun yünü dışında
tavşan, yünü, deve yünü, tiftik, keçi kılı da kullanılmaktadır.
Yünün elle veya makinelerle atılarak, genellikle doğal yün
renginin (beyaz, siyah, kahverengi) zeminde kullanıldığı, desenlerin ise
sentetik boyalarla renklendirilen keçeler ile oluşturulduğu görülmektedir.
Desenlerde çoğunlukla geometrik bezemelerle birlikte figürlü, doğadan sitilize
edilmiş motifler de kullanılmaktadır.
Atölyelerde yörelere özgü desen, renk, motiflerle bezenen
desenli veya desensiz olarak üretilen bu ürünlerin geçmişte kullanımı yaygı,
yolluk, seccade, yastık, eğer örtüleri, çadır gibi ev eşyası ya da kepenek,
çizme, çorap, patik vb. giyim eşyası olmuştur.
Keçe sözcüğünü inceleyen araştırmacılar, bu kelimenin Batı
Türkleri ile Oğuzlar arasında gelişmiş ve yayılmış olduğuna inanmaktadırlar.
Türkçe’de, keçe sözüne ilk kez XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı
Lügati’t-Türk adlı eserinde rastlanmıştır. Keçe kelimesinin, geçme-geçmek
(kaynaşıp birleşmek anlamında) kelimeleri arasındaki bir ilişkiden dolayı
kullanılmaya başlanıldığı düşünülmektedir.
Türkçe’de, keçe kelimesinden çok eski zamanlara ait olan ve aynı
anlama gelen Kidiz kelimesi de vardır. Çeşitli kaynaklara göre bu kelime çeşitli
Türk topluluklarında bazı farklı şekillerde kullanılarak eski çağlardan günümüze
kadar ulaşmıştır. Kaşgarlı Mahmut’un ünlü divanında Kidiz kelimesi de
geçmektedir. Türkmenler’in Kidiz’i çadır örtüleri ve göç zamanı bürgüleri
anlamında kullandığı görülmektedir.
Kuzunun ilk kırkımı olan haziran yününden keçenin iyisi,
koyunların ikinci kırkımından olan ağustos yününden ikinci kalite keçe imal
edilir.
Günümüzde modern evlerimizin süsü olarak da kullanılan keçe
yapımında; yün önce temizlenir, sonra rengine göre ayrılır. Didme işleminden
sonra hallaç tarafından tel tel ayrılır. Gerekli renk ve motifler hazırlandıktan
sonra kalıplama verilen keçede kök boyası kullanılır. Kalıba dökülen keçe
düzgünce dürülür, bir uçtan bir uca sarılır ve 3-4 kişi tarafından 30-40 dakika
tepilerek dövülür. “Ten ile yoğrulmuş yün hamuru” denilen keçe, sabahtan akşama
kadar tamamlanmazsa kalitesi düşer.
Anlatılan anonimlere göre yüz yıllar önce keçenin keşfini yapan,
keçe ustası Ebu Said Libabid’dir. Ebu Said Libabid yünü sıkıştırmak için
ayaklarıyla döverek (teperek) günlerce uğraşmış. Ancak bu uğraşları bir sonuç
vermemiş, Dövülen yünler tekrar açılmaya başlamıştır. Uzun müddet bu işlemi
yapan Ebu Said Libabid’dir ne yazıktır ki tekrar aynı sonuca varınca kederinden
ağlamaya başlamıştır. Ancak daha sonraları fark etmiştir ki; gözyaşlarının
düştüğü yerler dağılmamaktadır. Bunun üzerine Ebu Said Libabid keçeyi döverken
su katılması gerektiğini anlamış ve bundan sonra, keçe dövme işlemini su ile
yapmaya başlamıştır.
Keçe; yünden imal edilen bir çeşit yaygıdır. Bu
yaygıyı (Keçeyi) üreten ve işleyene de “Keçeci” denir.
Yüzyıllardan bu yana devam etmekte olan keçe kültürü bir tür el
sanatıdır.
Keçe kullanım amacı bakımından sanayileşme devriminden önce
birçok alanda kullanılmış ancak teknolojinin ilerlemesi ile bu kullanım alanları
gittikçe azalma göstermiştir.
Keçe Çeşitleri
1. Ala keçe (Yazgı Keçesi): Yaygı keçesi de
denir. Evlerde, çadırlarda alaçık (kulübe) ve topak evlerde yerlere serilen
desenli veya desensiz değişik boyutlarda keçelerdir.
2. Turluk: Genellikle Toroslar’da ve
Anadolu’daki Göçerler de alaçık üzerine örtülen düz siyah veya düz kirli
renkteki keçelerdir. Yaklaşık olarak ölçüleri 120-130 ile 180-200
cm’dir.
3. Süt Keçesi: Bir parmak kalınlığında süt
kazanının üzerine örtülen beyaz keçedir. Amacı süt piştikten sonra sütün hem
çabuk soğumasını önlemek hem de toz topraktan sütü korumaktır.
4. Yük Keçesi: Göçerlerde yolculuk sırasında
eşyaların yağmurdan ve pislikten korunması, yerleşik durumda eşyaların üzerine
örtülerek dağınıklığı saklamak amacıyla kullanılır.
5. Eyer Keçesi (Ter Keçesi): Eğerin üzerine
geçirilen ve atın sağrısını örten, çoğunlukla saraçlı, tiftik püsküllü desenli
veya desensiz keçelerdir.
6. At Keçesi (Belleme): Çıplak at üzerine
konularak eğer vazifesi gören, bazen eğerin altına yerleştirilen 2 cm
kalınlığındaki bu keçelerin üzerinde zikzaklı fitil ve ay yıldız nakışları
bulunur.
7. Deve Keçesi: Develerde havutun (deve semeri)
altına konulan düz keçedir.
8. Sargı (Bebe Keçesi): Göçerlerde ve
yörüklerde bebeğin kundaklandığı üzeri desenli kare formlu bir
keçedir.
9. Kepenek: Çobanlar tarafından giyilen bu
keçe, beyaz ya da mor yünden yapılır ve genellikle nakışsız olur. Ancak göğüs
kısımlarında nakışlı olanlara da rastlamak mümkündür. Tek parça halinde yapılan,
yaz günlerinde gölge sağlamasından dolayı serinlik, kışın ise sıcaklık veren
çoban keçeleri dikişli ve dikişsiz olarak ikiye ayrılır. Ustalık ve özen
istemesi bakımından dikişsiz türleri daha kıymetlidir.
10. Kış Keçesi: Beyaz yünden düz veya nakışsız
olarak yapılan bu keçelerin çevresi “çirtik” olarak tabir edilen zikzaklı bir
şekildedir. Yapıldıktan sonra yün boyası ile tamamen turuncu veya pembe renge
boyanır. Kış aylarında evlerde ağırlanan misafirlerin oturdukları yün minderler
üzerine serildiğinden ebatları alttaki minderin ölçüsünde olur.
11. Sünger Yatak Keçesi: Kauçuk minderlerin
piyasaya sürülmesi ile gelişen bu keçe türü 1 cm kalınlığında olup, minderin
ölçüsüne göre yapılır ve nakışsızdır. Minderin üzerine serilir ve çarşafla
kaplanır. Kauçuk minder ile insan vücudu arasında kalan bu keçe sağlıklı olması
bakımından tercih edilmektedir.
12. Börk: Yeniçeriler’e mahsus beyaz keçeden
yapılan ve başa giyilen başlıktır.
13. Hartavi: Sipahiler’in giydiği, Yeniçeri
keçesine benzeyen toparlak, keçe külahtır.
14. Sikke: Mevlevi dervişlerinin giydiği deve
tüyü rengindeki keçe külahın adıdır.
15. Zerrin Külah: Osmanlı Saray Teşkilatı’nın
(1928′den önce) Zülüflü Ağalar diye anılan iç oğlanlarının giydiği üzeri som
altın sırma işlemeli ve en iyi keçeden yapılmış iki tarafında birer zülüf olan
başlıktır.
16. Külah: Dikişsiz, tek parçadan yapılmış
sivri uçlu başlık. Keçeci esnafı giyer.
17. Üsküf: Yeniçeri börkünün kenarları sırma
işli bir çeşididir.
18. Taç: Şeyh ve dervişlerin giydiği, keçeden
yapılmış başlık ki bu başlıklar üzerindeki destar ve dilimler tarikatları
belirlerdi.
19. Takke: Halk tarafından giyilen
başlıktı.
20. Arakiyye: Mevlevilerin giydiği bir cins
keçe başlıktır. Sikkeden daha ince ve daha kısadır.
21. Aba: Siyah ve beyaz keçeden yapılan önü
açık hırka.
22. Çuval: Sıcağı soğuğu geçirmediği için
Cumhuriyet döneminde ve öncesinde kar ile Afyon sakızının nakliyesinde
kullanılırdı.
23. Seccade: Namazlık, camii
keçeleri.
24. Yamcı: Süvarilerin yağmurda giydikleri
keçeden yapılmış başlıklı pelerin.
25. Şırmak (Şırdak): Türkistan’da keçenin
üzerine ayrı keçelerden yapılmış desenlerin yapıştırılması veya dikilmesi ile
yapılan, renkli aplike yer keçeleridir.
26. Top Keçe: Renkli veya renksiz olup
saraçlar, semerciler, ayakkabıcılar, tarafından alınırlar.
Keçe Yapımı
Yünün Hazırlanması: Ülkemizde koyunlar
genellikle yılda Nisan, Temmuz veya Ağustos olmak üzere iki kez kırkılmaktadır.
Keçe ustalarınca; keçe yapımı için ikinci yani Temmuz ve Ağustos aylarında
kırkılan yünün, daha elverişli olduğu belirtilmektedir.
Kırkımdan önce veya kırkımdan sonra yıkanan yün elyafı keçe
üreticisine temiz olarak getirilmektedir. Bu nedenle keçe yapım atölyelerine
ulaşan yüne uygulanan ilk işlem, yünün kalitesi veya rengine göre ayrılmasıdır.
Renklerine ve kalitesine göre ayırma işlemi tamamlanmış yün lifleri terazi veya
kantarda tartılarak ağırlığı belirlenir.
Daha sonra üretimi planlanan keçenin çeşidine ve boyutlarına
göre gerekli olan miktarda ayrılan elyafın atılması yani kabartılması işlemine
geçilir. Atma işleminde geçmişte yay ve tokmak kullanılmıştır. Günümüzde bu
işlem hallaç makinalarında yapılmaktadır. Hallaç makinasından geçirilerek
serbest hale getirilmiş olan lifler, keçe yapımında kullanılmak üzere yığın
halinde atölyenin bir kenarına alınır.
Desen Hazırlama: Araştırma kapsamına alınmış
olan tepme keçe ürünlerinin desenleme teknikleri üzerinde yapılan incelemelerden
desenlemenin, üretim aşamasında keçeleştirme, üretiminden sonra renkli keçelerle
aplikasyon veya renkli nakış iplikleriyle işlenerek yapıldığı tespit
edilmiştir.
Üretim aşamasında desenlendirmenin yapılabilmesi için öncelikle
tasarlanan desene uygun renklerde boyanmış keçe parçaları ile gerekli görülürse
renklendirilmiş elyafa ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bakımdan desenli keçe üreten
ustalar atölyelerinde yöreye özgü renklerde boyadıkları ince keçe yüzeyleri
sürekli hazır bulundurmaktadırlar.
Renkli keçe yüzeylerinin desene uygun kesilmesi gerekmektedir.
Baklava, şerit, daire vb. biçimlerde kesilen bu parçalar, planlanan desenin elde
edilmesinde doğrudan etkilidir.
Kesilen parçalar yere serilen hasır örtü üzerine kenardan
başlamak üzere yerleştirilmektedir. Bu işlemin uygulanmasında, düzgünlüğün
sağlanabilmesi için hasırın üzerinde bulunan çizgilerden yararlanılmaktadır.
Bazı yörelerde renklendirilmiş ve serbest hale getirilmiş elyaf demetlerinin
desenlemede kullanıldığı görülmektedir.
Tepme keçe atölyelerinde gözlemlere dayalı incelemelerden keçe
ustalarının uygulanacak deseni hasır üzerine yerleştirme esnasında herhangi bir
kaynaktan yararlanmadıkları anlaşılmıştır. Nitekim keçe ustaları da yıllardır
aynı bezemeleri uyguladıklarından dolayı herhangi bir kaynağa ihtiyaç
duymadıklarını ifade etmişlerdir.
Desenlemeye genellikle bordürü oluşturan dış kenar çizgiden
başlanmakta ve böylece elde edilecek keçe yüzeyin yaklaşık boyutu
belirlenmektedir.
Bordür tamamlandıktan sonra keçe yüzeyin zemininde yer alacak
desenin hazırlanmasına geçilmektedir. Desende eksiklik olup olmadığı kontrol
edildikten sonra tepme keçecilikte önemli işlem sırasını oluşturan saçma ve
sarma işlemi uygulamaktadır.
Saçma ve Sarma: Atılarak serbest hale
getirilmiş yünün; desenli tepme keçelerde desenin hasırın üzerine
yerleştirilmesinden sonra; desensiz olan çeşitlerinde ise doğrudan hasır üzerine
çubuk veya sepki denilen araç yardımıyla serpilmesi işlemine “Saçma”
denir.
Saçılacak yünün tamamı bir defada değil birkaç defada
saçılmaktadır. Her saçmadan sonra kalınlığın bir örnekliliği sağlanmakta ve
miktarı göz kararıyla ayarlanan oda sıcaklığındaki musluk suyu serpilmektedir.
Süpürge yardımıyla verilen bu su, keçeleşme etkenlerinden biri olan nemi
sağlamaktadır.
Saçma işlemi bittikten sonra saçılan yünün kenarları elle
düzeltilip hasırla beraber sarılarak rulo yapılmaktadır. Rulo yapılırken;
rulonun yapımını kolaylaştırmak, hasırın kırılmasını engellemek ve tepmenin
düzenli yapılmasını sağlamak amacıyla bazı yörelerde rulo içerisine bir sırık
konulmaktadır. Dışı bez veya telisle sarılan ve bağlanan rulo, daha sonra
uygulanacak olan tepme işlemine hazır duruma getirilmektedir.
Tepme ve Pişirme (Keçeleştirme): Tepme işlemi
ayakla yuvarlanarak (tepilerek) veya keçe tepme makinalarında dövülerek
gerçekleştirilmektedir. Yakın tarihe kadar tepme işlemi genellikle elle veya
ayakla yapılmaktaydı. Teknolojik gelişmelerin tepme keçe sanatına getirdiği
yeniliklerden biri olarak kabul edilen makinalar sayesinde, tepme işlemi, insan
gücü yerine makina gücü ile gerçekleştirilmekte ve böylece kısa sürede, daha
fazla miktarda ürün elde etme olanağı sağlanmaktadır.
Birinci tepme işlemi makinada yaklaşık 40-45 dakika kadar
sürmektedir. İlk tepmeden sonra rulo açılıp kenarları elle düzeltilmekte yani
“çatkı”sı yapılmaktadır.
Tekrar sırıkla birlikte rulo yapılarak ikinci tepme işlemine
geçilmektedir. İkinci tepme süresi de (makinada), birinci tepmenin süresi kadar
yani 40-45 dak. kadardır.
İki kez tepme işlemine tabi tutulan yünler kısmen
keçeleşmektedir. Elde edilecek ürünün daha iyi keçeleşmesinin sağlanabilmesi
için pişirme işleminden geçirilmesi gerekmektedir.
Pişirme: Pişirme, atölye ortamında veya hamamda
yapılabilmektedir. Günümüzde Urfa ve Afyon’da keçe ürünleri hamamda pişirmeye
devam eden keçe ustaları bulunmakla beraber bu işlem genellikle atölye ortamında
yani makinada yapılmaktadır.
Pişirmede genellikle 50-80 derece arasında değişen sıcaklıkta
sabunlu su kullanılmaktadır. Pişirme için gerekli olan sabunlu su miktarı ise
pişirilecek ürün ağırlığına bağlı olup bu miktar hamamda pişirmede %3,
atölyedeki pişirmede %10 kadardır.
Keçe tepme makinalarının bulunmadığı durumlarda pişirme işlemi;
gerek hamamda gerekse atölye ortamında belirtilen sıcaklıkta sabunlu suyun
kullanılması, bu keçe ürünlerin veya rulo haline getirilmesi ve daha sonra el
ayasıyla öne çekilip, geriye itilmesi suretiyle gerçekleşmektedir.
Keçe tepme makinalarının bulunduğu atölyelerde pişirme işlemi,
atölye ortamında varolan sıcak su veya buhar kazanlarından sağlanmaktadır. Sıcak
su ve buharın temin edildiği kazanlardan bir boru vasıtasıyla keçe tepme
makinasına bağlantı kurulmakta ve ihtiyaç duyulan oranda
kullanılmaktadır.
Böylece gerek hamamda gerekse atölye ortamında sağlanan ısı,
nem, basınç, hareket ve sabunlu su ile sağlanan alkali ortamda liflerin
çözülmeyecek şekilde kenetlenmesi yani keçeleşmesi gerçekleşmektedir.
Bitirme İşlemleri (Yıkama ve Kurutma): Hamamda veya atölye
ortamında pişirilme işlemi tamamlanan keçe ürünler; bünyesinde bulunan sabunun
giderilmesi için bol su ile çiğnemek suretiyle yıkanır. Suyun süzülmesi için 12
saat kadar hamamda ve atölyede bekletilirler.
Suyu süzülen ürünlerden perdahlanacak (yüzü düzeltilecek)
olanlar tokaçla perdahlanır. Daha sonra güneşte veya gölgede
kurutulur.
Kurutma işlemi: Kurutma işlemi ürünün büyüklüğüne göre asmak
veya yaymak suretiyle yapılır.
Tepme keçe ürünleri preseli veya presesiz üretilmektedir.
Preseli keçe ürünleri diğerinden ayrılan farkı yıkama işleminden sonra %20
oranında alınan beyaz tutkalla işlem görmesidir. Bunun için beyaz tutkal 1/4
oranında soğuk suda eritildikten sonra ürünün üzerine serpilir. 15-30 dakika
süre ile tutkalın keçe içerisine yayılması için pişirme işlemindeki hareketler
tekrarlanır ki buna tığlama denir. Tığlanan keçe ürünler tokaçla perdahlandıktan
sonra kurutulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder